Turkey special report

Committee to Protect Journalists
An independent, non-profit organization dedicated
to protecting press freedom worldwide

Contact: [email protected]
Tel. 212-465-1004

Milliyetçilik ve Basin
Milliyetçiler Avrupaya yanasmaya direnirken özgür ifade de kurban oluyor.

Robert Mahoney

 ISTANBUL, Türkiye

March 16, 2006  
Istanbul’da genellikle alt-gelir grubunun yasadigi bir semptteki ” çimento grisi” eski püskü bir mahkeme binasi, Türkiye’nin Avrupa’yla evlilik randevusunun basta siyasal ve ekonomik konular olmak üzere bir beraberlikle sonuçlanmasini önlemeye kararli milliyetçiler icin adeta bir savas meydani haline gelmisti.

Bu savas, milliyetçiler, bes ünlü köse yazarini bir ifade özgürlügü davasinda hedeflediklerinde, geçen Subat ayi basinda sanki oldukça geçege dönüsmüstü. Çevik kuvvet adi verilen , kargasaya karsi korunma giysili polisin ,avukatlari mahkeme salonundan çikartmasi sik görülen olagan bir olay degildi. Fakat 7 Subat’taki durusmada, hakim, davalilarin tedirginlgi ve küçücük mahkeme salonunu doldurmus olan hayretler içindeki yabanci gözlemcilerin önünde, güvenlik güçlerine bu emri vermisti.

Haklarinda dava açilan bes gazeteci ,Nisan ayinda devam edecek durusmanin, Tütkiye’de zaman zaman mesafeli durulan, ifade ve basin özgürlügü ile de tamamlanacak olan bati tarzi demokrasinin yerlesmesini hizlandirmak açisindan bir dönüm noktasi olabilecegine inaniyorlar.

Avrupa Birligi üyeligine karsi çikanlar, merkezi Brüksel’deki bu 25 ülkelik gruba katilmanin, çogunlugu Müslüman olan 73 miyonluk bir ulusa çok pahaliya mal olacagini savunuyorlar. Bu AB muhakifleri,Türkiyenin bagimsizligi ve ulusal kimiginin kaybedileceginden korkuldugu gerekçesiyle , Avrupa Birligi yanlisi gazetecilere, yazarlara ve bilim adamlarina savas açabilmek için, ülke çapinda kendi yandaslari olarak gördükleri savcilara erismeyi amaçliyorlar. Insan haklari savunuculari ve akademisyenler, Committee to Protect
Journalists ‘ e ( Gazetecileri Koruma Komitesi) yaptiklari açiklamalarda, milliyetçilerin,onaylamadiklari yazili ve sözlü elestirilere karsi , Türk devletinii, kimligini ve kurumlarini sözlü veya yazili olarak elestirmeyi suç sayan muglak ve genis anlamli yasalara dayanarak sikayetlerini kayda geçirdiklerini söylediler.

Polisle milliyetçi avukatlar arasindaki itis kakis esnasinda, sanik sandalyelerinde sessizce oturan bes gazeteci, Radikal’den Murat Belge,Haluk Sahin, Erol Katircioglu ve Ismet Berkan ile Milliyet’ten Hasan Cemal idi.2 Aralik, 2005de, ceza yasasinin 288 inci maddesine göre, yargiyi yazilariyla etkileme girisiminde bulunmaktan suçlandilar. Ayrica, Berkan hariç,hepsi de ceza yasasinin tartismali 301inci maddesine göre “Türklüge” hakaretle suçlandilar. Hüküm giydikleri taktirde, alti aydan on yila kadar hapis cezasi alabileceklerdi. Durusma salonunda iki saatten fazla süren bagris çagrisdan sonra, hakim davayi 11 Nisan’a erteledi.

301inci madde, milliyetçilerin, ülkenin en ünlü romancisi olan Orhan Pamuk’a karsi kullandiklari maddeydi..Pamuk, bir Isviçre gazetesi ile yaptigi röportajda, Birinci Dünya Savasi döneminde Ermenilerin öldürülmesi ve Türklerin azinlik’taki Kürt’lere karsi davranislari hakkinda konusmustu. Pamuk’un aleyhine açilan dava geçen Ocak ayinda, Avrupa Birligi ve Türkiye’nin birçok Nato ortaginin içindeki eylemcilerin ve yaskoyucularinin protesto dalgalari arasinda düsmüstü.

Bu bes gazeteci aleyhindeki suçlamalar, Osmanli Imparatorlugunun 1915-1917 tarihleri arasinda Ermenileri kitle halinde öldürmelerini konu eden akademik bir konferansin, Istanbul’da bir Idari mahkeme tarafindan önlenmesine meydan okuyan yazilardan kaynaklandi. Bu tarihlerde Almanya ile müttefik olan Osmanli yetkilileri , Rusya’ya sempati duyduklari gerekçesiyle Ermenileri , öldürdüler ve yer degistirmeye zorladilar..

Ermeni katliami konusu,Türkiyede hala açikça tartisilamiyan bir tabudur. Ermeni’lerin ,bu öldürme olaylarinin 20′ inci yüz yilin ilk soykirimi oldugu idaalari, Türkiye’nin kabul etmedigi bir tanimlamadir. Radikal ve Milliyet’te yayimlanan kose yazilari, idari bir mahkemenin, konferansin Mayis’ta ve Eylül’de Istanbul’da iki üniversitede yapilmasini önleyerek, akademik bagimslzliga engel olmasina itiraz niteligindeydi. Konferansin düzenleyicileri sonunda aniden yer degistirerek, konferansi 24 Eylül, 2005 te, Bilgi Ünverstesinde gerçeklestirmislerdi. Dava açilan bes gazeteciden üçü halen Bilgi Üniverstesinde ögretim görevlisi….

Hakkinda dava açilan bes gazeteciden biri olan Haluk Sahin halen Bilgi Üniverstesinde gazetecilik profesörü ve Radikal gazetesi köse yazari. Sahin, “Türkiye yogun bir milliyetçilik tepkisi yasamaktadir.” dedi. Milliyetçi avukatlarin, genellikle 301 ve 288 inci maddelere göre dosyalanan bu gibi davalari üstlenmeyi kabul edebilecek olan savcilari arayip bulduklarini söyledi. Bu bes gazetecinin suçlanmasi da böyle bir arama- bulma sonunda ve davanin kent merkezinde bir mahkeme yerine sehir disindaki Bagcilar semptinde gerçeklesmesiyle sonuçlandi” dedi.

Pamuk’un, Sisli Adliyesi’nden çikarken, milliyetçi protestocular tarafindan itilip kakilmasinin ve yumurta yagmuruna tutulmasinin tekrarini önlemek için, 7 Subattaki durusma gününde, yüzlerce Çevik Kuvvet polisi Bagcilar mahkeme binasini çember içine aldilar. Fakat, bu kez kargasalik mahkeme salonunun içinde, kamuya ait tüm binalarda görüntüsü ( resmi ya da heykeli) mutlaka bulunan , modern ve laik Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün altin renkli maskesinin altinda patlak verdi. Milliyetçi Avukatlar Birliginin kiskirttigi iddanameyi sunan savci ise durusmada bir kelime bile söylemedi.

Bir düzineden fazla siyah cüppeli avukat ve Pamuk’un davasini baslatan baskanlari Kemal Kerinçsiz, hakimin ihtarlarini ve sessizlik talimatini defalarca hiçe sayarak yargilama islemini ele geçirmiye çalistilar. Oysa müdahil taraf olarak hakimin sorularina cevap verme disinda yargilamada hiç bir resmi rolleri yoktu.

Kerinçsiz, parmagiyla yabanci gözlemcileri iisaret ederek, onlari sömürgecilikle suçlayip disari atilmalarini istedi. Yakin geçmiste kendisi de bir davaya hedef olmus olan Hollandali yasa koyucui, Avrupa Parlementosu üyesi Joost Lagendijk’i hedefledi. Milliyetçiler, Lagendijk’in aleyhine,Türk silahli kuvvetlerine hakaretten dolayi bir dava açma girisiminde bulumuis fakat basaramamislardi. Lagendijk, Ankara’nin Güney Dogu’da özerklik isteyen bir diyalog baslatmasindan sonra güvenlik kuvvetlerinin, ordunun önemini belirtmek amaciyla baskaldiranlari harekete geçirmek icin tahrik ettikleri gürüsünü savunmustu.

Durusmayi Brüksel adina izleyen Lagendijk bes gazetecinin mahkum olmalarinin Avrupa Birligi tam üyelik sürecinde sonuçlaei olacagini söyledi. Haluk Sahin de ,. “zaten milliyetçilerin de istedigi buydu” dyor ve ekliyor “Hukuki sistemin devlet mekanizmasinin yumusak karni oldugunu düsünüyorlar. Avrupa’ya dogru kaymayi durdurmak istiyorlarsa frenlere basilacak yer budur.” .

Türkiye, 40 yildan beri, Avrupa’yla siyasal, ekonomik ve sosyal baglarini güçlendirmektedir. Fakat, son olara geçen Ekim ayinda, Avrupa Birligi ilee resmi görüsmelerin baslamasi, Türkiye’nin üyelik sinavini geçmesi için yeterli bati yöntemli iç reformlar yapmis olduguna inanalarin görüslerini perçinlestirdi..

Avrupa Birligine muhalefet, Basbakan Recep Tayyip Erdogan’in ilimli Islam kökenli hükümetinden degil, Atatürk’ün siyasal varisleri olan tutucu,laik milliyetçi kesimden geliyor. Türkler, bazen bu güçlere “derin devlet” diyorlar. Ya da kökleri ta Osmanli Imparatorluguna giden sosyal ve politik yapisi merkezden kontrol edilen bu kalinti, “devlet içinde devlet” diye adlandiriliyor. Siyasal gözlemcilere göre ,seçilen hükümet bakanliklari yönetirken, derin devlet ordunun,güvenlik güçlerinin, adalet ve iç isleri bakanliginin bazi bölümlerinden destek alarak devamli siyasal bir güç olarak çalisiyor.

Sanki,Hukuçular Birligi, derin devletin,gazetecilere ve yazarlara açtigi savasin ön silahi .Baskanlari Kerinçsiz’in de , asiri sag egilimli milliyetçi Milli Hareket Partisi ile (MHP) baglaritisi oldugu biliniyor. Son genel seçimlerdede, oylarin sadece yüzde 8.3 oyu almis ve baraji asamamamistir..

Hakkinda dava açilan bes gazeteciden biri olan Ismet Berkan, “milliyetçiler çok güçlü degildirler ama kökten direnirler.” dedi. Derin devleti kasdederek te, “gölge destekleri vardir. Milliyetçiler ellerindeki davaninin zayif oldugunu biliyorlar Onlarin istedikleri reklam yapmak. ” diye konustu.

Ifade Özgürlügü Inisiyatifi adl bir insan haklari gurubunun basi olan Sanar Yurdatapan, derin devletin, devlet nemurlari ve güvenlik kuvvetleri arasindada etkisi bulundugunu belirtiyor ve , devlet tekelindeki TRT ve Yüksek Ögreitim Kurumu (YÖK) gibi önemli kurumlarda tayinleri, tercih ettigi kimselere yönlendirmek gibi kayda deger bir etkisi var diyor.Genelkurmay Baskani’nin yaninda kara, deniz ve hava ve jandarma Komutanlari da Milli Güvenlik Konsey’inde bes veya yedi bakanin yaninda oturlar.. Konsey hükümete, ulusal yasamin hemen hemen her yönünde tavsiyelerde bulunur ve bu tavsiyelerin önemsemesi söz konu degildir.

Gazeteciler, genellikle derin devletin etkisinden dolayi bes önemli konu hakkinda elestiriel yazi yazilmasini zorlastirdigini söylüyorlar: Bu konular: Atatürk, Kürtler, güvenlik güçleri Ermenilerin öldürülmesai ve Türklerin Güney Kibris’taki varligi..

Bagcilar mahkeme binasina erken gelenler Milliyetçilerin basina saldirisinin boyutunu izleyebidiler. Bes ünlü gazetecinin durusmalarinin baslamasini dünya basinin izledigi ayni günde, baska bir gazeteci, Radikal’den Nese Düzel, kismen eski Kürt milletvekili Orhan Dogan’la yaptigi bir röportaj nedeniyle, terörizm propogandasini basin yoluyla yaymak suçundan ayni mahkemenin önündeydi.

Gazeteci ve insan haklari savunucusu Nadire Mater, durusmadan sonra CPJ’ye ( Gazetecileri Koruma Komitesi) yaptigi açiklamada, o gün Türk mahkemelerinde, toplam 10 adet ifade özgürlügü durusmasinin yer aldigini söyledi. Mater’in basinda oldugu bagimsiz haber kurulusu Bia’nin elde ettigi rakkamlara göre,1 Haziran 2005te, yeni Türk Ceza Kanununun yürülüge girmesinden bu yana,301 ‘inci maddeyi ihlal ettikleri gerekçesiyle, tam 29 gazeteciye dava açildi. Bunlardan sekizi hüküm giydi. Bazi davalar ise henüz devam ediyor.

Bia’ya göre, insan haklari davalarini tartisan , Ermeni konferansinin yasaklanmasi ve iskence olaylarini konu eden 17 gazeteci gerekçesiyle mahkemenin kararini etkileme girisiminde bulunmaktan dolayi Ceza yasasinin 288’inci maddesini ve diger bazi basin yasalarini ihlal ettikleri gerekçesiyle suçlandilar.

Türk Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Tuncay Olcayto, ” Bu bes köse yazarinin yargilanmalarinin en önemli yönü önemli isimler olmalari ve davanin hem Türkiye’de hemde dünya kamuoyunda dikkat cekmis olmasidir.” dedi. “Baska gazeteciler de sik sik yargilanirlar fakat -göreceli olarak- bu kadar dikkati çekmezler.” dedi. CPJ,nin bir Türk gazetecisinin, yazdiklarindan dolayi hapiste oldugunu belgelemesinin disinda, suçlu bulunan gazeteciler, genellikle para cezasi öderler.

Nadir Mater’e göre, bu çok sayidaki yargilamanin , ülkedeki gazetecilik kavrami üzernde ürkütücü ve olumsuz bir etkisi oluyor. Mater, “buda, kendi kendini sansürlemeye yol açiyor.Ordu ya da Kurtler hakkinda yazmadan önce iki üç kez düsünmeniz gerekiyor.” Diyor. Türkiye’nin güney dogusundaki iç çatismaya katilan askerlerle yapilan röportaj kitabi
( Mehmet’in Kitabi) nedeniyle, Türk ordusuna hakaret ettigi gerekçesiyle suçlanmis ve 2000 yilinda yapilan dava çok dikkati çekmisti Nadire Mater .davasinin sonunda berat etmisti..

Türkiye’de bagimsiz olarak adlandirilan basin dört büyük holding tarafindan yönetiliyor ve genellikle AB yanlisi ve gelecegini büyük Avrupa pazarinda gören Türk girisimcisinin görüslerini yansitiyor. Turgay. Olcayto, büyük is çevrelerinin , bir zamanlar destekledikleri milliyetçilerle aralarinda gittikçe büyüyen uçuruma bakarak, ” ne tuhaftir ki, 20 yil önce gazetecileri gazete sahiplerinin görüslerine karsi çiktiklari için savunuyorduk. Simdi de gazete sahipleriyle ayni fikirde olduklari için savunuyoruz.”dedi.

Geçen yil, Erdogan hükümeti, milliyetçilerle reformcularin birbirine zit isteklerini dengelemek amaciyla, ceza kanunun Avrupa Birligine üye olunmasini engelliyen medya kosullarini düzeltti. Medya’ya avukatlik ve danismanlik yapan basin Fikret Ikiz, milliyetçilerin muhalefeti nedeniyle hükümetin ilgili yasalari birden silip atamadigi için, Avrupa Birliginin verdigi tarihe yetisebilmek amaciyla, çabucak yeniden yazdiklarini söyledi.Ilkiz,milliyetçi avukatlar da bu aceleden dogan kusurlardan ve muglakliktan yararlanmayi becerdiler” dedi. Ikiz , devam ediyor “Mesela, hükümet,yasalari elden geçirerek, ceza yasasinin 159′ uncu maddesini 301 inci maddeyle degistidi ve bazi suçlarin cezalarini hafifletti. Fakat gazeteciler ve yazarlar 301 inci maddeye göre de hala susturuluyorlar çünki savcilar bircok sosyal ve siyasal elestiriyi hükümeti assagilamak olarak yorumluyorlar” ..

Ilkiz, “Onlara basin’la ilgili yasalarda yapilan bu düzeltmelerin muglak oldugunu ve kötü amaçlarla kullanilabilecegini söyledik.. Bize, merak etmeyin, hiç dava açilmiyacaktir dediler. Fakat bakin ne oldu.” dedi.

Insan haklari savunucusu Yurdatapan,” hükümet, savcilarin yeni yasalara dayanarak, dava açmayacagini açarlarsa da hakimlerin davayi düsüreceklerini umuyordu “dedi. Yurdatapan söyle devam etti. “Bazi durumlarda bunun boyle olmus olmasina ramen yasalar hala yürürlüktedir ve ifade özgürlügünü her zaman tehdit etmekteditler. Kötü niyetli herhangi bir yetkili, özgür ifadeyi önlemek için her zaman bir bahane bulabilir.” dedi.

Ankara’da hükümet, Radikal ve Milliyet köse yazarlarinin kovusturulmasi hakkinda bir yorum yapmadi. Disisleri bakanligi sözcü yardimcisi Murat Özçelik, CPJ’nin sorusu üzerine, ” Yargilama sürecinde yorum yapmak dogru olmaz.”dedi. Özçelik, “bu hükümet basin ve ifade özgürlügüne saygi göstermeye kararlidir. Bekleyelim ve görelim. Mahkemenin karalarina saygi duyuyoruz.” diye konustu.

Yasalari istedikleri gibi siyasal amaçlari dogrultusunda kullanan milliyetçilere karsi mahkemelerin direnecek güçte olmadigina inanan cogu gazeteci ve insan haklari savunucusu ,301 ve benzeri maddelerin kaldirilmasi konusunda görüsbirligi içindeler. Haluk Sahin, ” bizim davamiz deneme oluyor; biz bu davanin açilmis olmasindan hosnutuz.”dedi. ” Belki ceza kanunun maddelerinin degistirilmesine yol acar. Yararli bir katkimiz olmus olur.” seklinde konustu.

Gazeteciler, 1980lerdeki askeri yönetimden bu yana,yazili basinda epey yol alindigini kabul ediyorlar. Buna ragmen , Bati Avrupa standartlarinda bir basin özgürlügüne ulasabilmek için henüz epey mesafe var.. Bazi gazetecilerin, önemli bir milliyetçi aileden geldigi için hedef edildigine inandiklari, Hasan Cemal, “Bu, demokrasi ve hukuk devleti ugruna yapilan bir mücadeledir.” dedi, Cemal’in büyükbabasi ,Osmanli Imparatorlugu döneminde kidemli bir askeri kumandandi.

Cemal, CPJ’ye,” Genel egilim, iyiye gitmektedir özellikle Avrupa Birligi ile görüsmelerin baslamasi nedeniyle Türkiye Avrupa yasalarina uyum saglamaya basladigi için.” dedi. ” Bu sabah tanik oldugumuz olaylardan da görüyoruz ki, bu gibi degerler için yapilan mücadele zaman aliyor. Nisanda beratimi bekliyorum.”

Haluk Sahin de, “belki de bu dava becerilerinin ötesindeydi.” dedi. Fakat, dikkatli olunmasi gerektigi konusunda da uyarida bulundu.. “Su anda Türkiye’de bir mücadele sürmektedir.Demokratik ve Avrupa Birligi degerlerinden yana olanlarla, güçlerini kaybetmekten korkan ve bu egilimi önlemek için ellerinden gelen herseyi yapmiya hazir olan kati milliyetçiler arasinda…

“Geriye gidis olacaktir, fakat genelde gidisat dogru yolda ilerlemektedir. Artik simdi, milliyetçilerin tuzaklarina düsmeden reforma dogru gitmeliyiz.”

Robert Mahoney CPJ’yin kidemli editörüdür.

Alt yazilar